PROF. YALÇIN KÜÇÜK'TEN
Onomastique ( isim-bilim )


"...Ne yazık ki ülkemizde "isim-bilim" olarak türkçeleştirdiğimiz onomastique disiplini el değmemiş durumdadır; halbuki büyüleyici olduğunu söyleyebiliyorum. Her halde yahudi onomastique'i en zor olanıdır; çünkü Babylon sürgününden sonra İbrani'yi unuttular, İbrani isimleri Arami telaffuz etmeye başladılar, daha sonra da, MÖ. 3. Yüzyıldan itibaren elenizasyon ile birlikte isimlere Yunani ekler koydular, Ezra'nın Esdras olması ve bize 'Esra' olarak gelmesi örnektir, çoğu zaman isimleri bizim gecekondu evleri türünden eklemli durumdadır. Diasporada ise birisi İbrani ve diğeri yaşadıkları yere uygun iki isim almayı adet edindiler; bu nedenle bütün sabatayistler de iki isimlidir. Ancak bazen diasporada, ibrani ismi, çevirerek bulma yoluna da gittiklerini de görüyoruz; "Hayyim", İbrani'de "hayat" anlamındadır ve İtalya'da Hayyim yerine "Vital" kullanıldığını görüyoruz ve buradan "Vitali"
ismine ulaşıyoruz, "hayatım" anlamındadır ve Hakko'nun adıdır. "Eliezer" çok kullanılan bir İbrani adıdır; fakat, Arap ikliminde bunun tam karşılığı "Mansur" olmaktadır ve aynı anlama geliyor ve artık yahudi dünyasında aynı ölçüde taşınıyor, böylece Cem Mansur'un soyadına gelmiş oluyoruz... İbrani isimler sözlüğüne baktığımızda ise aradığımızı bulmakta gecikmiyoruz, has İbrani "Susan" ismi var ve bu "Suzanne" olarakta yazılıyor ki, tam söylenişi suzan'dır. "Suzan" İbrani'de "zambak" anlamına geliyor, bu sanatçımıza pek uygun düşüyordu...Bu sahne sanatçımız hakkında böyle bir iddiada bulunmuyorum, sadece sabatayistlerin ve hatta yahudilerimizin isim koyma yollarına işaret ediyorum. İsrail'de Adin/Edin adı çok modadır ve bunu Türkiye'de Edin biçimiyle ve yaygın bir soyadı olarak görüyoruz. İsrail'de isimler transseksüel olmakla birlikte kızlar için "Defne" adının çok taşındığını biliyoruz; Türkiye'de de yayılmaktadır. Bizde sabatayistler "Nilifer" adına da düşkünler, "Nili" olarak kısalıyor ve böyle söyleniyor; bu ad da İsrail' de çok seviliyor. "Eren" kuşkusuz, bizde Türk mistiğinde önemli bir yere sahiptir; Eran/Eren olarak şimdi Yahudi dünyasında da çok tutuluyor. Ve ülkemizde de ithal edildiğini saptıyoruz. Diğer yandan İttihat ve Terakki'nin önemli bir isim olan E. Caraso, soyadını "Karasu" yapmıştı, oğlunun adı Bilge Karasu idi, ve yahudi olarak tanınmayacak ancak "Bilge" aynı zamanda Tevrat'ta geçen ve "sevinç" anlamında bir isimdir. Ü
"Cem", Cem Boyner, Cem İpekçi, Cem Özer örnekleriyle bildiğimiz bir isimdir; "Mansur" soyadı, dünya yahudiliğinde çok saygındır ve Cem'in babası Ali Mansur
Orhan Pamuk'u yazdım, Tel-Aviv ve Londra'da çok beğeniliyor ve Türkiye'de beğenen tek bir insan çıkmıyor, bunu, değerler sistemimize bir suikast saymak zorundayız. Adını, Abdi İpekçi'nin Milliyet'inden aldığı bir ödülle duyurdu, bunun perde arkası çok dedikoduludur; Mehmet Eroğlu kazanmıştı, sonradan ortak yaptılar, belleğim beni yanıltmıyorsa, jüride A. İlhan vardı, biliyordur.
Yaşar Kemal, Yüce Gök ömrünü uzun etsin, tek romanlı yazardır; tüm yazdıklarının içinde roman sayılabileceğimiz sadece İnce Memet var. Karısı Tilda'nın çevresi ve Paris'te Abidin Dino'nun yahudilerin çok etkili olduğu Fransız Komünist Partisi'yle kurduğu ilişkiler sayesinde parlamıştır; hâlâ "Nobel Adayı" rantının üzerinde oturmaktadır. Demek, Türkiye'nin bütün değerleri ülke dışında yaratılıyor ve yahudi eli değmedikçe, değer değer olamıyor; buna isyan etmek durumundayız.
M. Gazi Yaşargil kimdir? Ne yaptı da bir çırpıda fahri doktora veriyoruz? Çankaya'da "üstün hizmet madalyası" takıyoruz, bizde hiç benlik bilinci yok mu? Belki İsviçre'de ameliyata gidebilecek üç-dört zenginin dışında Prof. Yaşargil, hangimize hangi hizmeti yaptı? Bu sorulardan sonra herkesi birlikte utanma seansına çağırıyorum. "Ey Türk Halkı, kimleri yükselterek seni alçaltıyorlar". Bunu haykırmak zorunludur. Peki cerrah Yaşargil çok yüce de, cerrah Göksel'in ne eksikliği var; Prof. Hüsnü Göksel; cenazesi Missuri ile getirilen Washington Sefiri Baydur'un damadı, tanınmış lobyist Ahmet Ertegün'ün eniştesidir, New York'ta doktorluk yapmıştır, istese kalabilirdi, eksikliği ülkesine dönmesi mi, demek, biz, Türkiye'de değer olmaz demek istiyoruz...Prof. Yaşargil'in "Dianne ile evlenmeyi tercih ettiğini" magazin basınından öğrenmiş bulunuyoruz. Modele uygundur ve kızının adı "Leyla" imiş; burada da tam isabet ediyoruz, ayrıca oğlunun adı da da "Can" olarak magazine geçiyor; bu isim, Fransızca "Jean" ve İngilizce "John" isimlerinin Türkçe simetriği sayılıyor ve İbrani'de Yohanan olduğunu biliyoruz. Demek isim-bilim de bir bilimdir, bu sonuca ulaşıyoruz.
Gazi Erçel Yaşar Bank'ı batırmakla suçlanmaktadır. Batık banka İzmirlidir ve onomastique açıdan "yaşar" sözcüğü üzerinde yeterli ölçüde durmuş buluyorum. İzmir de sabatayizmin vatanıdır, burada da sabatayistler, bir belediye başkanı, Osman Kibar, milletvekili Osman Kapani, bir gazete, Yeni Asır çıkardılar ve ben yıllardır, ilk kurşunun Hasan Tahsin tarafından atılmadığını yazıp duruyorum. Hasan Tahsin de, asıl adı "Osman Nevres' olan bir sabatayistti.
Özdem Sanberk ; "berk" veya "berg", "Bergman ve Rosenberg" örneklerdir, Ibrani'de "dag" anlamina geliyor ve çok tasiniyor. Bu arada kaydetmemde yarar olabilir; Madam Çiller'in oglunun da adidir ve yayina hazirlanmis.Sefir Sanberk, Avrupa Birligi genel sekreterligini reddederek bu vakfin basina geçti...İSİM BİR İPUCU, TEK BAŞINA SONUCA GÖTÜRMEZ : Sabatayist arastirmalarimda isim-bilim benim için sadece bir ipucudur; tek basina hiç bir sonuca gitmeyecegini tekrarliyorum. Sabataycilar arasindaki endogami kurali ve özellikle müslümanlarla evlenmeme yasasi, çok daha önemlidir...

 
Bugün 8 ziyaretçi (9 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol